Kiraz ve Biber

Bir tadım, bin hikaye: insan, yemek ve kültürel mirasın buluşması

Mimari 

Yazan Mimar Cigdem Sen, Temmuz 2011

Binalarda Zirve Yarışı

 

Bir şehir içinde barındırdığı yapılarla bütünleşir. Gerek tarihi yapılar, gerek yeni yapılmış modern binalar bir simge olarak şehir kartpostallarını süslerken detayları, büyüklükleri ve gösterişleriyle de göze çarparlar. Bu yapılar içinde yüksek olanlar her zaman ayrıcalıklıdır ve yükseklikleri onları daha tanınır hale getirmiştir.

Yüzyıllar içinde binalara yüklenen manevi anlamlar ve yapılış sebepleri değişse de, yüksek yapı tutkusu insanoğlunu hep cezbetmiştir.

Tarihteki ilk kule planlamasının Babil şehrinde telaffuz edildiği biliniyor. Bu bilgiyle yola çıktığımızda, yüksek yapılara karşı duyulan büyük ilginin insanlık tarihi kadar eski olduğu gerçeği ile yüzleşiyoruz. 

Yaklaşık 4500 yıl önce inşa edilen Keops Piramidi, zamanının en yüksek binası idi. 146,60m yüksekliği ile bir mezar olarak düşünülen bu yapının birçok sırrı günümüze kadar çözülememiştir. Örneğin, üç milyon adet ve her biri ortalama 2,5 ton ağırlığında olan monolitler nasıl taş ocaklarından taşınmış ve yerine oturtulmuştu?

Son ortaçağ'a kadar yeryüzünün en yüksek yapıları olma özelliğini koruyan piramitlerin rekorunu bu dönemde kiliseler ele geçiriyordu. 161,53m yüksekliğe sahip olan Ulm katedrali 1890 yılında tamamlandı. İnşaatı 513 yıl süren katedral, günümüzde dünyanın en yüksek kilise kulesi unvanına sahiptir.

Bir başka yükseklik sevdası orta çağın Manhattan'ı veya Kulelerin Şehri olarak adlandırılan, İtalya'nın Toskana bölgesindeki San Gimingnano şehrinde görülüyor. Varlıklı aileler ile tüccarların zenginlikleri ve itibarları inşa ettikleri kulelerin yüksekliklerinden anlaşılıyordu. Ekonomik gücün simgesi olarak günümüze kadar kısmen var olan bu kuleler sayesinde, San Gimingnano şehri UNESCO Dünya Mirası listesinde yer almaktadır.

Sanayileşme ve çelik malzeme kullanımının başlamasıyla Avrupa'da toplumsal değişim, beraberinde mimarlık sanatını da etkiledi. Gustav Eiffel, yapımı 27 ay süren 324m yüksekliğe sahip eserinde mühendislik dehasını ortaya koyuyor, sonradan geleceğin tekniği olacak çelik malzemeyle dünyaca ünlü eserini yaratıyordu. Açılışı 1881 yılında yapılan Eiffel kulesi 1930 yılına kadar dünyanın en yüksek yapısı olma rekorunu elinde bulunduracaktı. Her ne kadar çıplak çelik görüntüsü ile çirkin bulunup, bir kısım entelektüel ve halk tarafından eleştirilse de, dünyada en çok ziyaret edilen yapı olma özelliğini taşımaktadır.

Gerek yapılarda gerekse binalarda süren yükseklik yarışı bitmiyor, 1930 yılında New York'ta inşa edilen Chrysler Building o güne kadar yapılmış en yüksek bina olarak hayranlık uyandırıyordu. New York'lu yatırımcılar artık gayrimenkullere yöneliyor böylece yeni teknolojilerle inşa edilen gökdelen yarışı daha da hız kazanıyordu. Empire State Bulding 381m yüksekliği ile 41 yıl boyunca dünyanın en yüksek binası olarak kalmayı başarabildi. Bu bina Amerikalılar tarafından dünyanın 8. 'modern' harikası olarak görülüyordu. Spiegel Dergisinin 12/1964 sayısında Amerikalı şair Francis Scott Fitzgerald'ın binanın en üst katından New York'a bakarak şu sözleri söylediği yer alıyor: 'Bu artık son ve kulelerin en muhteşemi!'. Oysa şair bilmiyordu, daha neler yapılacaktı.

1972 yılında World Trade Center 415m ve 417m yükseklikteki kuleleriyle yeni rekortmenler olarak tanınıyordu. 11 Eylül 2001 tarihinde yıkılan bu binaların yerine, şimdilerde 541,30m yüksekliğinde One World Trade Center (eski adıyla Freedom Tower) yapılıyor ve tamamlandığında New York'un en yüksek binası olacak.

Yüksekliğiyle ilgi çeken bazı binalar


Petronas Twin Towers, Kuala Lumpur, 452m 
International Commerce Centre (ICC), Hong Kong, 484m 
Shanghai World Financial Centre, Şangay, 492m 
Taipei 101, Taipei, 509m 
Abraj Al Bait Towers, Mekke, 601m,

Günümüzün en yüksek binası Dubai'de bulunan Burç Halife, 828m uzunluğuyla şüphesiz etkileyicidir. Daha yüksek yapılara ait projeler ise hala planlanıyor, bazıları da yapım aşamasında. Çin'in Changsha şehrinde tüm hazırlıkları yapılmış ve son onayı bekleyen Sky City adlı proje, tamamlandığında 838m yüksekliği ile dev yapılardan biri olma özelliğini taşıyacak. Bir başka özelliği ise, yapım süresinin 7 ay olarak hedeflenmesi. Yine planlanmış gökdelen projelerinden biri ise Bakü'deki Azerbaycan Towers. İnşası bitirildiğinde 1050m'lik heybetiyle dünyanın en yüksek binası olarak kayıtlara geçecektir. Şayet daha önce birileri hızlı davranıp, daha büyüğünü yapmazsa.

Yapılış nedeni ne olursa olsun; dinsel inanış, itibar göstergesi veya ekonomik yatırım; yüksek yapı hayali insanlık tarihinde hep vardı. Bu etkileyici yapıları izlerken düşünmeden edemiyor insan. Dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşıyor ve şehirlerde yaşanılan arazi sıkıntısı nedeniyle binalar gittikçe yükseliyor. Ama nereye kadar?

İnsanoğlunun hayal gücü sınırsız, mühendisliğin yaratılıcılığı da muhakkak devam etmeli ve edecek. Ancak, görkemleriyle göz kamaştıran gökdelenlerin çoğunun ekonomik enerji kullanımı açısından zayıf oldukları da bir gerçek. Olağanüstü mühendislik eserleri ortaya koyan insanlar istedikleri takdirde doğaya karşı hassasiyette de mucizeler yaratabilirler. Aydınlatma, havalandırma ve klima sistemleri üzerine yapılacak basit uygulamalar ile enerji tasarrufuna büyük katkılar sağlamak mümkündür.

Dünyada yeşil bina sertifikasyonlu yapı sayısı artmakla beraber, ne yazık ki yeterince yaygın olmaması ise konunun bir başka düşündürücü yanıdır.

 

BU YAZILAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

İstanbul'un yeniden yapılanması gerekliliği elbette tartışılmazdır. Hele ki bir deprem beklentisi içinde olmak, bu binalarda yaşayan insanların korkularını gidermek, olası bir felakette kayıpların en aza indirilmesi adına bu tür çalışmalar İstanbul için kaçınılmazdır.

Kısa hayatını verimli yaşayan Zaha Hadid kadın meslektaşlarına önemli bir kılavuz oldu. Mimarlık zor bir uğraştı, mimaride kural tanımazlığın mümkün, erkek egemen bir sektörde kadınların söz hakkına sahibi olabileceğini ispatladı.

Cesur, rasyonel ve fonksyonel tasarımları ile Bauhaus anlayışının etkisi sanat, tasarım ve mimari disiplinlerde halen devam etmektedir. Bauhaus ekolünün ortaya çıkardığı mimari yapılar, eşyalar ve sanat eserleri günümüz bakış açısı ile modern ve estetik görünse de, 1920'li yıllarda yarattıkları farklılıkla dönem insanları üzerinde oldukça şaşırtıcı etkiler oluşturuyordu. 

Taut bir konuşmasında şöyle der: 'Yapıların görünümü önemsizdir, asıl önemli olan şey, insanların yapıların içinde nasıl göründüğüdür.' Mimar bir binayı tasarlama aşamasında sanatçı kimliğini ve eserini ortaya koyarken, insanın fiziksel ölçeğini göz ardı etmemelidir. 

Logo

© 2024 Telif hakkı. Tüm hakları saklıdır. 

Bu sitede kullanılan yazı, resim ve bilgiler kaynak gösterilerek herkes tarafından kullanılabilir.

Wir benötigen Ihre Zustimmung zum Laden der Übersetzungen

Wir nutzen einen Drittanbieter-Service, um den Inhalt der Website zu übersetzen, der möglicherweise Daten über Ihre Aktivitäten sammelt. Bitte überprüfen Sie die Details in der Datenschutzerklärung und akzeptieren Sie den Dienst, um die Übersetzungen zu sehen.